GÜMÜŞPALA-8
+18 sahneler bulunmaktadır
Hava kararmaya yüz tutmuştu. Hafize hanımla arayı düzeltmenin verdiği rahatlamayla vaktin nasıl geçtiğini anlamayan Bahar muhabbete dalmıştı. Yaşlı kadınla sağdan soldan epey laflamışlardı.
Bu süre içinde yanlarına kimse gelip gitmemişti.
Dünkü uzun boylu iki adam da ortalarda görünmüyordu. Hafize teyzesinden öğrendiğine göre isimleri Nejat ve Yiğit Ali'ydi.
Gerçi Nejat'ın adını dün çileden çıkararak bizzat öğrenmişti zaten.
Hafize hanımın anlattığına göre Hamza Mahir'e çok yakındı bu iki adam. "Kardeşi gibi görür ikisini de" demişti.
Böyle soğuk bir adamın kardeşi gibi yakınına nasıl girilirdi Bahar pek anlamamıştı ama üstelemedi.
Onlar da pek normal tipler değillerdi ne de olsa.
Kendi kendine düşünerek içeri girdi.
Hafize hanım akşama yemek yapmak için mutfağa gitmişti. Bahar'ın yardım teklifine ise usulünce hayır demişti.
Onu daha iyi anlıyordu artık. Kadıncağız Hamza Mahir'in otoritesinden çekiniyordu. E haklıydı sonuçta bu konuda. Durduk yere o kaba adamın kadına bir şey söylemesini istemezdi o yüzden ısrar etmedi.
Salona doğru yöneldi. Telefonu yoktu, tableti yoktu, bilgisayarı yoktu doğal olarak internet de yoktu. Her şeyden bir haber yaşıyordu ve bu durum gittikçe canını sıkıyordu.
Acaba Ercüment ne yapıyordu?
Muhtemelen tehdit edip susturmuşlardı çocuğu. Acaba onu da bir yerde kapalı tutuyor olabilir miydi Hamza Mahir? Eğer öyleyse dünden beri kimbilir ne haldeydi arkadaşı. Üstelik ulaşma imkanı da yoktu.
Yarın asıl kızılca kıyamet kopacaktı.
İki günlük kongre süresi bittiğinde ve eve gitmediğinde olanlar anlaşılacaktı.
Ağlamaklı oldu. Zeliha sultan kimbilir ne kadar endişe edecekti?
Babası denecek o adamın umrunda olacak mıydı acaba?
İçi darlandı Bahar'ın.
Derin bir nefes alıp evin içinde gezinmeye başladı.
Ev dış kapıdan içeriye büyük bir salona açılıyordu. Salonun tam orta yerinde sağ ve soldan iki taraflı olmak üzere dönerek ilerleyen beyaz merdivenler barok tarzı mimarinin ince işçiliğini yansıtırken aynı zamanda görkem ve ihtişamını da barındırıyordu.
Geldiği andan bu yana merdivenlerin hep sol kanadını kullanmıştı.
Hamza Mahir'in odası o taraftaydı ve tahminen çalışma odası vs de o kısımdaydı.
Salonun sol tarafından açılan kapı da mutfağa çıkıyordu onu tecrübe etmişti.
Fakat o kadar çok kapı vardı ki genç kızın başı dönmüştü.
Sağ taraftaki merdivenlere doğru olan kapıya yöneldi.
İçeri girdiğinde büyük bir televizyon odasıyla karşılaştı. Oldukça sade ve zevkli döşenmişti. Koltuk takımının yanında ekstra puflar rahat şişme koltuklar da vardı. Kocaman bir duvar boylu boyunca televizyon ekranı vardı. Televizyon ünitesinin orada oyun konsolları bile düşünülmüştü.
Nasıl yani takım elbiseli kocaman kocaman adamlar oyun mu oynuyordu burda?
Gülesi geldi Bahar'ın.
Belki burada biraz televizyon izleyebilirdi. Kumandaya bakındı. Bulduğunda ise uzunca bir vakit devasa televizyonu çalıştırmaya çabaladı.
Tamam Bahar teknolojik özürlü bir insandı da bu alet de neydi böyle canım uzay mekiği fırlatmıyorlardı ya?
Rahat puf koltuklardan birine öyle sereserpe oturup kanalları zaplamaya başladı.
Oldum olası magazin programlarını çok severdi. Denk geldiği bir kanalda durdu. Kendini kaptırmış kimin kiminle nerde yakalandığını izlerken kapı aniden gürültüyle açıldı.
Bahar'ın kafası da açılan kapıyla eş zamanlı o tarafa doğru döndü.
Gümüşpala'nın gözleri anında Bahar'ı buldu.
Bakışları kızın üzerinde dolaşırken gözleri bacaklarında bir süre oyalandı. Kimsenin olmamasından dolayı rahat rahat oturan Bahar'ın etekleri bir hayli yukarı toplanmıştı.
Henüz toparlanmaya fırsat bulamadan adam anında dibine geldi.
"Bütün gün ortalıkta bu kılıkta mı dolaştın?"
Sorguya çeker gibi bir hali vardı. Yüzünü görebilmek için kafasını bir hayli kaldırmak zorunda kalmıştı Bahar çünkü ayaktayken bile o baş mecbur kalkıyordu ki şuan oturması durumu daha da zorlaştırıyordu.
"Evet ne var ki?"
Hamza Mahir işaret ve baş parmağıyla burun kökünü sıkıp sesli bir nefes aldı. Bu kız sabrını zorluyordu.
"Ulan bir de saf saf ne var diyor! Bu etek boyu ne lan?"
Bahar adamın kendisine doğru bağırmasıyla pufun üstünde iyice sinmiş kendince çaktırmadan toplanan eteğini düzeltiyordu.
"Ya iyi de bu etek kısa değil ki dizimin üstünde hemen ne var yani bu kadar bağıracak? Hem bir dakika ya pardon da ben sana neden hesap veriyorum acaba?"
Bir yandan da ayağa kalkmaya çalışıyordu ama ilk etapta doğrulamadı. Orantısız güce sahip bu adam tarafından kolundan kolayca çekilip iki ayağı üzerine bırakıldı.
Bir eliyle diğer bileğini ovuştururken söyleniyordu. "E yuh ama ya ayı gücü mü var sende!"
Sabrı taşan Gümüşpala kızın üzerine doğru daha da yaklaştı ve kolundan tuttuğu gibi kendine doğru çekti.
"Bu kılıkta mı çıktın dışarı?"
Al işte yine aynısı oluyordu. Önce dibine dibine çekiyor düşünecek bir beyin bırakmıyor sonra da aynı soruyu cevabını alana kadar soruyordu.
İşin kötü yanı da bunu bildiği halde Bahar kısır döngüyü kıramıyordu.
Artık kızın da sabrı taşmıştı.
"Evet tüm gün böyle dolaştım. Alt üstü bir elbise ya amma uzattın yani"
Hamza Mahir kızın içini titreten sesiyle "Ben senin bu diline terbiye vereceğim dur sen" dedi.
Bahar o sırada yutkunmakla meşguldü. Adam hem müstehcen bir şey söyler gibi sesiyle içini titretiyor hem de konuşurken dudaklarına bakıyordu.
El insaftı.
"Bir daha kısa giymek yok hele ki hem kırmızı hem kısa giymek hiç yok anlaşıldı mı?" derken işaret parmağıyla kızın şakağına 'söylediklerimi iyi anla' dercesine hafif hafif vuruyordu.
"Yok ben illa ki giyeceğim dersen de sınırları yatak odası. Orda çıplaklığın sınırı yok. Bilmem anlatabildim mi Bahar hanım? Şimdi düş önüme."
Bahar itiraz edercesine ayağını yere vurdu. Yine utandırmayı başarmıştı kibirli herif. Hırsla söylendi.
"Sen var ya sen gördüğüm en utanmaz, en arsız adamsın. Ar damarın çatlamış senin! Avcunu yalarsın yatak odasıymış."
Gümüşpala başını biraz daha aşağı eğip kızın kulağı ve boynu arasındaki boşluğa doğru konuşmaya başladı
"Ben yalanacak daha güzel şeyl..."
Ağzı kızın eli tarafından kapatıldı.
İstemsizce dudakları iki yana kıvrıldı kızın utanç içindeki çabası karşısında.
"Allah aşkına sus! Sen beni utandırarak öldürmeye mi çalışıyosun be adam!" derken acele acele kapıya doğru yürüyordu ki beli adamın kolu tarafından kavranıp geriye doğru çevrildi ve dudakları esir alındı.
Başlangıçtaki çırpınışları yine hiç bir işe yaramamış en sonunda teslim olmuştu.
Öpüşü gittikçe derinleşen adama ağzını açmakta direten Bahar dudağının hafifçe dişlenmesi ile ağzını açmış Hamza Mahir'in dilini içeri buyur etmişti.
Ne ara pufların üzerine yatırıldığına dair hiç bir fikri yoktu.
Bir yandan büyük bir şehvetle öpülürken diğer yandan da adamın elleri elbisesinin açıkta bıraktığı bacaklarını okşuyordu. Anın verdiği hazla iyice kendinden geçen Bahar ilerisini gerisini hiçbir şey düşünemiyor yalnızca içine kapılıp gittiği tutkuya konsantre olabiliyordu.
Biraz önce genç kızı öfkeden delirten kendisi değilmiş gibi büyük bir iştahla okşayıp öpüyordu Gümüşpala.
Adamın elleri biraz daha yukarı çıkıp tehlikeli yerlerde dolaşmaya başladığı anda Bahar itiraz eder gibi sesler çıkarttı.
"Sakin ol. Burada sahip olacak değilim sana." diyerek dudaklarını açıkta kalan gerdanına yöneltti.
Boynu adamın nefesine karşı bile bu kadar hassasken bir de dudakları eklenince kendinden geçmişti Bahar.
Sesli bir inleme çıkıverdi ağzından. Elleri otomatik olarak adamın ensesine doğru gitmiş saçlarını okşuyordu.
Tüm bu süre içinde Hamza Mahir'in de elleri uslu durmuyor kızın baldırlarının iç taraflarını keşfediyordu. Genç kız bacaklarını kapatacak gibi olduysa da adamın iri cüssesi buna engel oluyordu. Elleri kadınlığını bulduğunda Bahar başını sağa sola doğru sallıyor bir taraftan engel olmak isterken diğer taraftan aldığı zevkten dolayı inliyordu.
Adam işini o kadar iyi biliyordu ki dokunduğu yerler alev alıyordu. Artık Bahar'da ipler kopmuş kendini tamamen adamın insafına bırakmıştı.
Odadaki tek ses aldığı sık nefesler ve de çıkardığı yüksek sesli inlemelerdi. Kızın sona yaklaştığını anlayan Hamza Mahir bir taraftan kızın boncuk boncuk terlemiş güzel yüzünü, kapalı gözlerini izlerken diğer yandan da
"Gel bana güzelim, kocanın ellerine gel" diye fısıldıyordu.
Pek çok müstehcen sözle kızı iyice sona yaklaştıran adamın omzuna koyduğu başıyla bir süre sonra şiddetli bir şekilde sarsıldı Bahar.
Uzunca bir süre öyle kaldılar. Genç kız hemen sakinleşememişti ve Gümüşpala kızın ilk olduğuna emin olduğu bu orgazmından sonra kendine gelmesi için bekliyordu.
Altındaki kızın kıpırdamaması üzerine doğrulup yüzüne bakmak istemişti fakat Bahar kollarıyla omuzlarına sarılarak engel olmaya çalıştı.
Kızın utandığını anlamıştı fakat biraz daha üzerinde yatarsa ezilecekti.
Kendini kızın kollarından kurtarıp biraz geri çektiğinde ise Bahar elleriyle yüzünü kapatmıştı. Biraz önce neler yapmışlardı öyle?
Daha doğrusu adam kendisine neler yapmıştı?
Dünya üzerinde bundan daha sarsıcı bir şey olamazdı. O kadar çok utanıyordu ki!
"Bahar ben seni görüyorum farkındasın değil mi? Yoksa o kadar mı gitti aklın yavrum?"
Alenen utancıyla dalga geçiyordu pislik herif.
Şuan konuşacak halde olsa neler derdi ama yapabildiği tek şey narin omuzlarını küskünce sallayıp yüzünü tekrar adamın omzuna saklamak olmuştu.
Yorumlar
Yorum Gönder