GÜMÜŞPALA-10

 Bahar sıçrayarak uyandığında saat gece 3:45'i gösteriyordu


Odanın karanlığında tanıdık ses daha çok kendi kendine konuşur gibiydi. Bir taraftan da yatağa yerleşmekle meşguldü


"Siktir uyandırdım seni?" 


Genç kız yatakta doğrulmaya çalıştığında ise beline sarılan kollar buna izin vermedi


Adam yeni duştan çıkmıştı burnuna gelen tertemiz ferah kokudan belli oluyordu fakat başka bir koku vardı daha keskin kokan

Zorla da olsa yüzünü adama doğru çevirdi


Biraz daha sokularak kokladı bir kaç kere


Gümüşpala ise kapanmak üzere olan gözlerle kızın ne yaptığına bakıyordu


"Ne kokuyorsun sen içki mi içtin?" 


Hamza Mahir kızın bu saftirik hallerini içten içe keyifle izliyordu


Çakırkeyifti doğrusu fakat kolay kolay sarhoş olmazdı

Ne kadar içerse içsin bilinci zaten hep açık olurdu


"Rakı kokuyorum." 


Bahar yüzünü memnuniyetsizce büzdü


"Bu saate kadar rakı içtin sen? Saat kaç?" 


Adam gözlerini kapatmış kızın sorgu sualinin bitmesini bekliyordu.Bu konuda ne kadar kızarsa kızsın ilk fırsatta hemen hesap sormaya çalışıyordu kendisine fakat bu gece kafasının iyi olmasından kaynaklı kızası gelmiyordu hiç


"Dörde geliyor olması lazım." 


Bahar şöyle bir hesap yaptı.

Bu adam akşam yemeğinden sonra çekip gitmişti nerden bakarsan sekiz on saat ederdi. Ee on saat içilmeyeceğine göre kimbilir o mekanlarda kimlerde ne yapmıştı?


Yumruklarını sıktı. Ses tonu daha bir sorgulayıcı olmuştu


"Sen bu kadar saat rakı içtin?" 


Nasıl olsa sarhoştu ve bu sorulanları sabaha hatırlamazdı öyle değil mi?


"Ortam güzeldi." 


Genç kıza gelenler gelmişti artık sesinin yükseldiğini bile farketmedi.


"Sen başka kadınların koynundan çıkıp benim yatağıma geliyorsun?" 


Hamza Mahir sesle birlikte yüzünü buruşturdu zaten başı kazan gibiydi bir de üzerine bu cadı cırlıyordu. Hafif yan dönerek gözlerini açtı


"Sen beni kıskanıyor musun?" 


Bahar anında itiraz etmeye çabalarken adamın dudağının bir köşesi belli belirsiz kıvrılmıştı bile bu çırpınışa


"B-ben mi? Hah! Ben seni ne kıskanacağım be! Sen de kendini iyice nimetten saymaya başladın! Bin bir çeşit hastalık var getirceksin ordan burdan o yüzden soruyorum ben! Sonuçta yakın mesafede yatıyoruz canım dikkat edeceksin böyle şeylere!" 


Adam tekrardan beline kollarını dolamış kafasını çıplak göğsüne yaslayıp Bahar'ı susturmuştu


Kulağına doğru fısıldayarak konuşuyordu.


 "Birincisi o ses yüksekliği ile ilgili bir daha uyarmayacağım! İkincisi kimsenin koynundan kalkıp senin yanına gelmedim ve üçüncüsü sabah bütün bunları hatırlıyor olacağım güzelim." 


Bahar sanki mümkünmüş gibi kafasını adamın göğsüne daha da bastırıp orda bir çukur açarak içine girmeye çalıştı


Alenen kıskançlık krizi geçirmişti biraz önce ve adam açık açık unutmayacağım diyordu

Bizzat aleyhinde delil olarak kullanacaktı belli ki


'O kadar içmişsin sarhoş olsana be adam! Bu kadar uyanık da olunmaz ki! Üstelik hala despot hala despot gecenin dördünde ses ayarı yaptırıyor!'


Bahar çareyi sessiz kalarak görünmez olmaya çalışmakta ararken adamın elleri omuzlarıyla beli arasında sürekli gidip geliyordu


"Sen bu uyku tulumu gibi pijamayı ne demeye giydin?" 


Sesinin tonundan hiç memnun olmadığı anlaşılıyordu adamın


Bahar biraz önce yeterince utandığı için usul usul konuşuyordu

"Maksimum yirmi derece bu oda üşüyorum ben." 


Hamza Mahir sırtını sıvazlamaya devam ediyordu. "Ben geldiğime göre artık çıkarabiliriz." 


Bahar daha boynuna boynuna konuşulmanın etkisinden çıkıp itiraz edemeden adam pijama üstünü kafasından sıyırmıştı bile


Geceleri asla sütyenle uyuyamayan genç kızın üstü çıplak kaldığı için elleriyle kapatmaya çalışırken bir taraftan da itiraz ediyordu


"Napıyorsun dur çıplağım!" 


Adamın eli bu seferde belindeki lastiğe gitmişti


"Bence mahsuru yok" 


Kız utancından çıplaklığını adamın göğsüne yaslanarak kapatmaya çalışıyor bir taraftan da alt pijaması için savaş veriyordu ki kazanan taraf zaten belliydi


"Beni bu kadar utandırmak zorunda mısın?" 


Adam kızı kollarıyla mengene gibi sarmış iki bacağını da bacakları arasına hapsetmişti. Bahar tamamen yüzükoyun Hamza Mahir'in üzerinde yatıyordu


"Benim yanımdayken o siktiri boktan şeylerle yatabileceğini düşünmüş olmak senin hatan." 


Odanın karanlık olması ve adamın yüzünü görmüyor olmak az da olsa Bahar'ı rahatlatan faktörlerdi


"Hiç de siktiri boktan falan değil ben çok seviyorum o pijamalarımı!" 


Gümüşpala'nın keyfi yerine gelmiş gibiydi


Akşamdan beri ortalıkta barut gibi dolaşmış esmiş gürlemiş tüm gece içmiş sakinleşememişti ama şuan bir o kadar dingin hissediyordu


Bu ufak tefek cadının ne dediğini ne kadar kızdığını falan da önemsemiyordu

Kıpırdayıp durmasa rahat bir uyku çekecekti


"Yavrum kıpırdayıp durma, uyuyan devi uyandırma sen de uyu artık!" 


Bahar adamın imasıyla hareket etmeyi anında kesmişti

"İyi de ben böyle uyuyamam ki hem bu çok şey... şey işte" 


Hamza Mahir alaylı bir ses tonuyla fısıldadı

"Erotik mi?" 


Bahar adamın kendisiyle dalga geçmesi üzerine göğsüne bir şaplak attı.


Adam yalandan bir ah sesi çıkardı


"Senin şiddete meyilini ayrıca bir konuşmamız lazım." 


Hala dalga geçiyordu. Bu adamla uğraşılmazdı. "Bütün gece ağırlık yaparım rahatsız olursun?" 


Gümüşpala artık gözleri kapalı cevap veriyordu

"Kaç kilosun beş mi?" 


Gerçekten çok komikti doğrusu.

"Hahaha çok komiksin! Çam yarması değiliz diye mi bu espiriler?" 


Adam kollarını daha da sıkıştırıp Bahar'ı kıskaca aldı

"Hmm... Uyu artık" 


Tam itiraz edecekti ki  "Ama..."  Hamza Mahir önce davrandı. "Uyu dedim!" 


Bahar artık pes etti


Gerçekten iflah olmazdı. Mecbur gözlerini kapatıp bu utanç verici halde uyumaya çalıştı


İşin enteresan yanı ise uykuya dalmak düşündüğü kadar zor olmamıştı.


Sabah dinlenmiş olarak gözlerini açtığında yatakta yalnızdı Bahar


Nedensizce keyifli uyanmıştı kollarını ve bacaklarını esnetirken aklı dün gece Hamza Mahir'in gelişine kaydı


Şaka maka o saate kadar elli kere uyanıp tekrar uyumaya çalışmıştı ama adam gelip de kendisini sarıp sarmalayınca sabaha kadar deliksiz uyumuştu


Genç kızın duyguları artık yokuş aşağı yuvarlanıyordu

Tutabilene aşk olsundu


Engel olabilmek şöyle dursun engel olmaya çalışan da yoktu ki


Nasıl olsa bir noktada kıyamet kopacaktı


Şuan için gitmek istese bile Mahir göndermiyordu. E her türlü iletişim de yasaktı. Sonuç itibari ile elinden gelen bir şey yoktu. Bahar da akışına bırakmıştı olayları


Ne güzel keyiflice uyanmıştı iki dakikada keyfi kaçmıştı işte. Çarşafa iyice dolanan bedenini oflaya poflaya kurtarıp yataktan çıktı


Etrafa bakınırken kafasına dank etti neredeyse çıplak halde uyumuştu ama üzerine uzunca bir tişört giydirilmişti


"Deli bu adam vallahi de deli kendisi soyup kendisi giydiriyor" 


Dudağında istemeden bir sırıtış peydah oldu

'Galiba yavaş yavaş sıyırıyorum' diye düşündü


Elini yüzünü yıkayıp aşağıya indiğinde Hafize hanım'ı mutfakta buldu


"Günaydın Hafize teyze" 


Yaşlı kadın gülümseyerek döndü genç kıza.

"Günaydın güzel kızım geç otur hadi kahvaltı hazır" 


Bahar ikiletmeden oturdu hemen masaya. Hafize hanım çayını da getirdi

"Ben alırdım neden zahmet ettin." 


Kadın mahçup bir şekilde söylenen kıza baktı. Belli ki varlık içinde büyümüştü ama öyle zamane zengin kızları gibi değildi. Görgülüydü, büyüğe saygıyı biliyordu. İki günde kanı kaynamıştı kadının


"Olur mu hiç kızım haydi kahvaltını yap sen" 


Bahar da tebessüm etti kadına.

"Teşekkür ederim." 


Hafize hanım bir baş işaretiyle işine döndü


Bahçeye çıktığı sırada kapı sesi duyuldu. Bahar evde kimsenin olmadığını düşünerek  kahvaltı masasından kalkıp kapıya doğru gitti


Kapıyı açtığı sırada Yiğit Ali'yle burun buruna geldi.

"Günaydın yenge"  


Bahar gözlerini devirerek "Günaydın" dedi


Yiğit Ali'nin sorgular gibi bir hali vardı.

"Evde kimse yok mu kapıyı neden sen açtın?" 


Bu sorgu sual genç kızı canından bezdirmişti.


"E ben vardım açtım işte ben kapı açamıyor muyum? Bak benim de ellerim var" derken ellerini önüne doğru uzatmış gösteriyordu


Yiğit Ali ise bir anlık boşlukla kızın ellerine bakıyordu. Toparlanıp eski vaziyetini aldı


"Yenge kapıyı senin açman nasıl desem en basit söylemle pek uygun bir durum değil." 


Bahar elini beline koymuş "Demek en basit söylemle öyle mi? Niye ben kompleks olanları anlayamaz mıyım dersin?"  Resmen Yiğit Ali'yi haşlamakla meşguldü


"Yok haşa yenge ben öyle bir şey demedim. Koskoca doktora ben öyle laf eder miyim?" 


Genç kız gözlerini kısmış adama bakıyordu.


"Dalga geçiyorsun şuan. Ben hissediyorum o ses tonundan. Aferin aferin abiniz size çook güzel öğretmiş dalga geçmeyi!" 


Yiğit Ali iki dakikada canından bezmişti. Usanmış sesiyle "Allah belamı versin benim ya..." diye isyan ederken Bahar'ın gülesi gelmişti kocaman adamın ağlamaklı sesine 


"Kahve içer misin?" 


Adam kızın değişken ruh haline uyum sağlamakta zorlandığını düşünüp ağabeyine sabır diledi


"Sağol yenge şimdi içeri girmem uygun olmaz. Ben bu paketi vermeye geldim. Akşam sekizde hazır olsun dedi abi." 


Bahar iki eline tutuşturulan kocaman kutuya bakakaldı


"Ne için hazır olacakmışım ki?" 


Yiğit Ali gitmek için davrandığı sırada "Abi gelince söyler yenge hadi selametle" deyip uzaklaştı.


Bahar arkasından seslendi.

"Adın neydi senin?" 


Yiğit Ali duraklayıp cevap verdi.

"Yiğit Ali"  


Bahar  "İyi yenge kadar başına taş düşsün Yiğit Ali" deyip kapıyı adamın yüzüne kapattı


Oh biraz olsun içi rahatlamıştı


Mahir'e yapamadıklarını en yakın adamından çıkarmıştı. Hem bu kutu da neyin nesiydi ki şimdi? 


Koşturarak yatak odasına çıkıp kutuyu açtığında içinden krem rengi bir elbise çıktı


Kumaşı kendinden işlemeli, kolsuz ve uzun bir elbiseydi.  


Hiç bir yerinde dekoltesi olmayan son derece sade bir elbiseydi fakat işçiliği o kadar kusursuzdu ki genç kız dokunmaya kıyamadı


Sanki dünyaca ünlü o aşık olduğu modacının elinden çıkmış gibiydi. Elbiseyi kim seçtiyse şüphesiz mükemmel bir zevki vardı


Kutunun içinde elbiseyle aynı renk bir çift ayakkabı ve portföy çanta vardı. Ayakkabılar da özel üretimmiş gibi duruyordu. Hemen numarasına baktı.


'Yok artık numarasına kadar tamdı' 


İyice meraklandı bu adam kendisini nereye götürecekti acaba? 


 Akşama doğru genç kız hazırlanmaya başlamıştı ki kapısı çalındı


Mahir değildi anlaşılan çünkü o asla kapıyı çalmıyor bodoslama giriyordu


"Gelin" 


Hafize hanımın yalnızca başı göründü.


"Gelsene Hafize teyze neden dışarda duruyorsun?" 


Yaşlı kadın çekimser duruyordu.

"Yok kızım ben gelmeyeyim sen bir gelir misin diyecektim." 


Bahar oturduğu yataktan doğrulup kapıya doğru gitti "Önemli bir şey mi var?" 

Sesi biraz telaşlı çıkmıştı ister istemez


"Beyim hazırlanman için birilerini göndermiş kızım karşı yatak odasına buyur ettim. Sen de gel istersen" 


Bahar gözlerini devirmemek için direndi


Adam saçına makyajına bile el atıyordu. Odada hazırlanmak için bir makyaj aynası dahi bulunmadığı için mecbur kabullenip çıktı odadan


Karşı odaya girdiğinde üç tane kadın kendisini bekliyordu


Patronları gibi görünen biri söze girdi


"Merhabalar Bahar hanım ben Çiğdem. Hamza Mahir beyin asistanı Nurbanu hanım gönderdi bizi. Akşam için saç ve makyajınıza yardımcı olmaya geldik." 


Bir kere Nurbanu hanım kimdi? 


Bu adam mafyavari biri değil miydi? 

Böyle tiplerin asistanı olur muydu? 

Hele hele kadın asistanı olurdu? 


Hamza Mahir hakkında gerçekten hiçbir şey bilmiyordu ve gittikçe can sıkıcı olmaya başlamıştı bu durum


Zoraki bir gülümsemeyle misafirleri kabul ederken sonraki iki saat boyunca hazırlıklar yapıldı.


Saat sekize geliyordu


Bahar ayna karşısında son kez kendisine bakmakla meşguldü. Saçını, makyajını o kadar sevmişti ki bir türlü ayrılamıyordu aynanın başından


Elbisesinden bahsetmeye bile gerek yoktu çünkü onun içinde kendini prenses gibi hissediyordu


Tam o sırada kapı açıldı ve gelen tabiki Hamza Mahirdi


Siyah pantolonu ve siyah gömleğiyle her zamanki gibi ulaşılmaz görünüyordu


Bir insanın soluğunu kesmek bu kadar kolay olmamalıydı! 


Gözleri doğrudan Bahar'ın üzerinde gezinmeye başladı kızı tepeden tırnağa hiç acele etmeden yavaş yavaş süzdü


Genç kız bu incelenme karşısında elini ayağını nereye koyacağını şaşırıyor, uzun süre göz teması kuramıyor, utanıyordu


Sonrasında ise avına usulca yaklaşan avcı edasıyla kızın yanına gelip burnunu boynuna gömdü. Bu hareket bir gün Bahar'a kalp krizi geçirtecekti o olacaktı


"Seni bu halde dışarı çıkarmayı düşünen aklımı sikeyim" diye huysuzca söylendi.


"Güzel bir şey söylesen şaşırırdım zaten ne gerek var değil mi gereksiz aksiyon şimdi!" 


Gözleri yerde sesiyse iğneler gibiydi fakat kırılmıştı Bahar


Gümüşpala kızın çenesinden tutup başını kaldırdı. Bakışları mecburen buluşmuştu


"Sana güzel olduğunu mu söyleyeyim?" 


Her kadın isterdi güzel olduğunu duymayı hele ki özel bir adam tarafından dile getirilmesini


"İstemez zorla güzellik mi olurmuş?" 


Gözlerini kaçırmıştı yine konuşurken


Adam kızın huysuzluğuna önce küçük bir tebessüm etti sonrasında dipsiz kuyuları andıran gözleriyle direkt kızın gözlerine bakarak konuşmaya başladı


"Ne kadar güzel olduğunun eminim farkındasındır zaten senin güzelliğinin zorlamaya ihtiyacı yok." 


Al işte bir cümleyle sadece bir cümleyle tüm yelkenler hemen fora oluveriyordu ya Bahar en çok buna şaşırıp kalıyordu

Yanakları da kendiliğinden al al oluveriyordu


"Beni güzel buluyorsun yani?" 


Sesinde kadınsı bir cilve vardı bu sefer


Adamın bir eli kızın belini kavramış kendine çekerken diğer elinin baş parmağını dudaklarında ve kızarmış yanaklarında gezdiriyordu. Gözleri kızın dudaklarına kaymış hipnotize eder gibi konuşuyordu 


"O kadar güzelsin ki seninle ilgili aklımdan geçenleri bir bilsen" 


Bahar artık ayakta durmakta zorlanıyordu ki duyduklarıyla kendisini transtan çıkmış gibi hissetti


"Dün gece yapma Mahir diyordun noldu şimdi ayaküstü yoldan çıkarıyorsun adamı! Yürü hadi çıkalım artık." 


Bahar'ın diyecek tek kelime lafı yoktu


Bu kadar öküzlük karşısında ne denilebilirdi ki pesti yani artık! 


Hışımla adamın kollarından kurtulup topuklu ayakkabılarını sert sert yere vurarak yatağın üzerindeki çantasını alıp odadan çıktı


Çıkarken de bir taraftan hala söyleniyordu.

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

GÜMÜŞPALA-66

GÜMÜŞPALA - 1

GÜMÜŞPALA-14