GÜMÜŞPALA-28
+18 sahneler bulunmaktadır.
İki kız bahçede kurulmuş enfes masaya doğru yürürken Bahar, Hafize hanımın da geldiğini farketti hemen koşturarak kadının yanına doğru gitti.
Uzun zamandır hep ayak üstü birkaç dakika görüşüyorlardı ve işin doğrusu genç kız oldukça özlemişti yaşlı kadını.
"Hoşgeldin Hafize teyze" yaşlı kadın Bahar'a gülerek sarılırken bir taraftan da onun bu enerjik halini ne kadar sevdiğini düşünüyordu.
Neşeli olduğu zamanlar ceylan gibi sekiyordu narin narin.
"Hoşbulduk güzel kızım. Ben de Bahar beni unuttu diyordum meğerse kendi gibi güzel bir arkadaş bulmuş." dedi Leyla'yı göstererek.
"Aşk olsun Hafize teyze senin yerin ayrı bilmiyor musun?"
Yaşlı kadın "hadi hadi" diyerek sitemle karışık alayla söylenirken bir taraftan da gülüyordu.
Bahar biraz mahçup olsa da Hafize hanımın samimiyetinden kaynaklı pek üzerinde durmamıştı.
"Bak seni Leyla'yla tanıştırayım."
O sırada Leyla da yanıbaşlarına gelmişti. Genç kıza doğru dönerek konuştu.
"Leyla seni Hafize teyzeyle tanıştırayım eminim sen de çok seversin."
Yaşlı kadın tanışma faslında Leyla'yı belli etmeden epeyce bir süzmüş, ölçüp tartmıştı. Ne de olsa hayata karşı tecrübeli birinin gözüydü onunkiler.
Masum masum bakan kıza sanki ilk defa karşılaşmıyorlarmış gibi sıkıca sarıldı. Bu sevgi karşısında Leyla oldukça etkilenmişti. Ne de olsa alışık olmadığı şeylerdi bunlar.
Kadınların ayak üstü lafa dalmaları Nejat'ın sesiyle bölündü.
"Hanımlar hadi soğutmayın etleri."
Sesi duyan kadınlar muhabbeti yemekten sonraya erteleyerek masaya doğru ilerlediler.
Bahar direkt olarak Hamza Mahir'in yanı başında kendisi için ayrılan sandalyeye geçmişti. Normalde Yiğit Ali, dikdörtgen basanın başındaki sandalyeye kurulan ağabeyinin sağ tarafına Nejat ise sol tarafına otururdu fakat Yiğit Ali gönüllü olarak ağabeyiyle kendisi arasına Bahar'ı siper etmişti.
Bahar tam karşısında oturmak üzere olan Nejat'a bakarak konuştu.
"Leylacım gel sen de Nejat'ın yanına otur şöyle."
Ayakta dikilmeye niyetli görünen kızcağız Bahar'ın Nejat demesiyle kendine gelmiş usulca adamın yanına ilişmişti.
Tam karşısında oturan Yiğit Ali'yi az çok tanıyordu. Burada kalmaya başladığı günden beri üç dört sefer gelmişti. Nejat'la aralarındaki arkadaşlık daha doğrusu kardeşlik Leyla'yı çok eğlendiriyordu.
Bahar'ın bugün ilgisi noktası karşısında oturan çifte o kadar kaymıştı ki şüphesiz bu durumdan aşırı rahatsız olan bir kişi vardı. Hamza Mahir homurdanarak eğildi ve yalnızca Bahar'ın duyabileceği bir şekilde sordu.
"İstediğin oldu mu?"
Bahar gözlerini anında karşısındaki insanlardan çekerken panikle sordu.
"N-ne istediğim oldu mu?"
Kızın haline iç geçiren adam başını belli belirsiz sağa sola sallayarak cevap verdi.
"Canın mangal çekmişti ya güzelim onu diyorum."
Genç kız suratında donuk bir gülümsemeyle durumu kurtarmaya çalıştı. Allahtan bir şey anlamamıştı.
"Çok lezzetli olmuş Nejat anlıyor bu işten belli."
Hamza Mahir eline aldığı rakı bardağıyla arkasına doğru yaslandı. "Anlar anlar çok iyi anlar." diye imalıca söylendi.
Yemek genel olarak havadan sudan muhabbetlerle geçerken Bahar birden Nejat'a doğru döndü ve
"Ee Nejat anlat bakalım." deyiverdi.
Yiğit Ali gülmesini bastırmak amaçlı dudaklarını birbirine bastırıp başını aşağı doğru eğerken Nejat ne diyeceğini bilmez bir şekilde yengesine bakıyordu.
"Ne anlatayım yenge?"
Bahar'ın gözü bir anlığına Leyla'nın üzerine gidip geldi.
"Nataşa gitmiş Leyla gelmiş hiç haberimiz olmadı? Bilseydim daha önce tanışmaya gelirdim."
Masanın sessizliğini Yiğit Ali'nin artık tutamadığı gülme sesi bozdu. Gülmekten daha çok sesinin burnundan kaçması gibiydi.
Hamza Mahir ise gözlerini kısmış, yan profilden bebek yüzlü karısını izliyordu. Henüz müdahale edecek bir durum görmüyor olacak ki sessizliğini koruyordu.
En zor durumda olan kişi şüphesiz Nejat'tı. Yengesi de bu Nataşa'ya takmıştı yani. Eli kırılsaydı da tutup getirmeseydi o kızı.
Göz ucuyla yanında oturan kadına baktı. Kızın tepkisini ölçmeye çalışır gibi bir hali vardı adamın.
Bahar bu hal ve hareketleri bir bir not alıyordu.
"O çok oldu gideli ya zaten pek anlamıyordu işten güçten gönderdim hemen."
Nejat gibi ciddi bir adamın lafı evirip çevirmesi Hamza Mahir'i bile neredeyse güldürecekti.
"Anladım. Leyla geldi gerek kalmadı kimseye diyorsun."
Bahar'ın iması Leyla'yı hem utandırmış hem de heyecanlandırmıştı. Karşısında oturan kızın kendisi için bir şeyler öğrenmeye çalıştığını bildiği için utancını belli etmemeye çalışıyordu fakat onun bu uğraşına karşı Nejat sessiz kalmayı tercih etmiş Bahar'ın cümlesine ekstra bir yorum yapma gereği görmemişti.
Duruma bozulan Leyla yemeğin sonuna gelindiği için boşalan tabakları mutfağa götürmek amacıyla ayaklandı. Herkesin gözü üzerine dönünce açıklama yapmak zorunda hissedip "Tabakları mutfağa götüreyim" diye sessizce söylenerek kaçar gibi gitti.
Bahar ise başını kaldırdığı an Hamza Mahir ve Nejat'ın sorgulayan bakışlarıyla karşılaştı. Yalancı bir tebessümle "Ee ben de kahveleri yapayım o zaman" diyerek tabiri caiz ise resmen konudan sıyrılıp o da mutfağa koşturdu.
Kızların ardından hepsi ayaklanmış Hafize hanım kalanları toparlayıp içeri girmiş, Yiğit Ali ise lavaboya gitmişti.
Bahçedeki hasır oturma gruplarına doğru ilerleyen Nejat ve Hamza Mahir arasındaki sessizliği bozan kişi Nejat olmuştu. "İyi anlaştılar sanki" derken ağabeyinin onayını bekler gibiydi.
"Lan yakında çete olur bunlar başımıza, sanki diyor bir de."
Hamza Mahir'in haklı isyanına güldü Nejat.
"Haklısın abi ne diyim. Yengedeki potansiyeli gördüm ben zaten biraz önce."
Hamza Mahir istemsizce gülümsedi. Porselen bebek gibi davrandığı karısının içinden zaman zaman bir cadı çıkıyordu ve adam bu durumun elbetteki farkındaydı.
"Ayağını denk al oğlum düştü bu işin peşine."
Nejat her ne kadar şikayet eder gibi davransa da öyle olmadığını ağabeyi de kendisi de biliyordu. Ondan mıdır bilinmez köşeye sıkışmış gibi hissetmiyordu garip bir huzur vardı üzerinde. Leyla'nın aile ortamında oluşundan, dahası yanında oturuşundan gayet memnundu.
"Abi bugünü ayarlamakla ne iyi ettin eyvallah." dedi.
O sırada ayaklanan Hamza Mahir bir an duraklasa da renk vermeden Nejat'ın omzuna vurup içeriye doğru yöneldi.
Mutfakta bulaşıkları makineye yerleştiren Hafize hanım ve ortalığı toparlayan Leyla haricinde kimse görünmüyordu.
Hamza Mahiri farkeden Leyla "Bir isteğiniz mi var Hamza bey?" diye sordu.
Bahar'ın Mahir diye bahsettiğini duysa da Hafize hanım ya Hamza Mahir diyor yada yalnızca Hamza'yı kullanıyordu. Kendisinin de öyle hitap etmesinin daha doğru olacağını düşündü.
"Yalnızca abi, Leyla hanım." Daha önce hiç görmediği kadar ciddi duruşlu ve sert adamın kendisine böyle söylemesi Leyla'yı içten içe çok mutlu etmişti. Ne de olsa bu evdeki herkesin en çok saygıda kusur etmekten çekindiği kişiydi karşısındaki adam.
Mahçup bir gülümseme sundu adama.
"Bir şey mi istemiştin abi?" diyerek sorusunu düzelterek yineledi.
"Bahar nerde?"
Leyla içeriyi göstererek cevapladı. "Lavaboya gitti."
Başıyla kızı onayladıktan sonra içeri doğru girdi adam. O sırada bahçeye doğru gidecek olan Yiğit Ali'yle karşılaştılar.
"Senin hesabını da sonra göreceğim." cevap beklemeden hızla genç adamın yanından ayrılıp gitti.
Bahar ellerini yıkamış ayna karşısında saçlarını düzeltmekle meşguldü ki kapı bir anda açılıp içerden tekrar kapandı.
Hemen aynı saniyesinde sırtı adamın göğsüne yaslanıp, tek kolu tarafından karnından sıkıca kavrandı.
"Sevgilim?"
Mümkün olduğunca sevimli çıkan sesiyle durumu idrak etmeye çalışıyordu Bahar.
"Mangal yürekli karım da buradaymış."
Bahar yanlış anlamıyorsa an itibariyle çuvallamıştı.
Tabiki sonuna kadar inkar edecekti.
"Ayy o nasıl kıro bir iltifattır Mahir?"
Adam kendisine öyle bir bakıyordu ki şuan sanki aklından geçenleri okuyor gibiydi. Gerçi genel olarak öyle bakıyordu ama içinde bulundukları durumdan mütevellit Bahar biraz fazla alıngan olmuş olabilirdi.
"Ben seni çok iyi anlattığını düşünüyorum ama istesen yürek yemiş de diyebilirim yavrum"
Adam bir taraftan da boşta kalan eliyle kızın saçlarını sağ omzuna doğru toplarken açıkta kalan boynunun sol tarafına kısa ama etkisi Bahar'ın bacaklarını titreten öpücükler kondurmakla meşguldü.
"Mahir?" derken Hamza Mahir çoktan Bahar'ın tişörtünü sıyırmış bir eliyle üst bedenini keşfe çıkmıştı bile.
Nefesleri hızlanan Bahar daha ne olduğunu bile anlayamadığı bir heyecana sürüklenirken bulundukları yerin Nejat'ın evinin banyosu olduğunu düşünerek adamı durdurmaya çalışıyordu.
Vücudunu sarıp sarmalayan kolu o kadar güçlüydü ki hareket imkanı tanımıyordu.
"M-mahir?"
Adamın ismini tekrarlarken tam olarak ne diyeceğini kendisi de bilmiyordu. Kurduğu dümeni mi açıklayacaktı yoksa adama dur mu diyecekti artık emin değildi doğrusu.
Güçlü eller pantolonun içine girdiğinde söyleyecek hiçbir şey kalmamıştı aklında. Kendini güçlü kolların insafına bırakıp başını arkasındaki sert bedene iyice yasladı. Kendiliğinden açılan bacakları hem adama yol gösteriyor hem de tamamıyla izin veriyor gibiydi.
Kesik kesik inlemelerinin ardından adamın elleri bir anda sıcaklığını terk ediverdiler.
Allak bullak olmuş bir suratla kalan Bahar sorar gibi adama doğru dönmeye çabaladı başaramayınca yarım kalmışlık hissiyle hırçınca tekrar denedi.
Bu sefer ise aldığı cevap banyonun soğuk duvarına değen sırtıydı.
Ani bir hareketle adamın suratı tam karşısında duruyordu.
"Ne oldu güzelim kandırılmak hoşuna gitmedi mi?"
İyi de Allah aşkına aynı şey miydi yani?
İstediği olmayan çocuklar gibi oturup ağlayacaktı şimdi Bahar!
"Harika intikam bravo!"
Huysuz huysuz söylendi genç kız.
"İntikam için mi yaptım sence?"
Öyle olmadığını biliyordu ama yine de küskünce omuz salladı Bahar.
"Bekliyorum"
Bir de özür bekliyodu Bahar'ı şu hale sokan kendisi değildi sanki.
"Ama Mahir sen de anlatsaydın o zaman bana. Kaç gündür merak ediyorum elli defa sordum dimi? Hem kötü bi şey yapmadım ki üstelik canım cidden mangal da çekti yani sonradan."
İnanmaz gözlerle bakıyordu adam.
"Bak valla çekti."
Bahar suçlu olduğunda bile konuyu o kadar güzel manipüle ediyordu ki karşısında başka biri olsa çoktan üzerine gitmeyi bırakırdı ama işte Hamza Mahir'di.
"Bekliyorum Bahar."
Adam bir kere daha yineledi.
Böylesine sabırsız bir adam hayatı boyunca biriktirdiği tüm sabır kontenjanlarını Bahar için harcıyor gibiydi.
"Üff iyi ya özür dilerim oldu mu?"
Adam ellerini kızın yüzünde gezdirirken söylendi.
"Özür dilerken bile asisin."
Sonrasında çenesinden tutup başını kaldırırken gözlerini buluşturdu.
"Ben bu asiliğin sebebini biliyorum ama" gözleri kızın zaten ezbere bildiği yüzünün her santiminde geziyordu.
"Nedenmiş?"
Bahar sesinin meraklı çıkmasına engel olamadan sordu.
"İstediğini vermedim ondan."
Kızın kulağına doğru fısıldadı.
Bahar doğru olduğunu bilse de tam itiraz edeceği sırada adamın dudakları tarafından susturuldu.
Kızın kalçasından kavrayarak bacaklarını beline saran Hamza Mahir aceleci tavırlarla bir yandan kızın dudaklarını talan ederken diğer yandan yukarı doğru sıyırdığı tişörtünün altındaki hazineleriyle ilgileniyordu.
"M-mahir geç kaldık içeriye anlayacaklar dur!"
Bahar ağzından çıkan inlemelerin içinde adamı ikna etmeye çalışıyordu kendi kulağına dahi inandırıcı gelmeyen bir şekilde.
Hamza Mahir'in içine girmesiyle aldığı hazla gözleri kapanan Bahar itiraz etmeyi çoktan unutmuştu.
Aradan geçen dakikaların ardından nefes nefese ayrıldıklarında hala yerden yüksekte dururken alnını adamın omzuna yaslamış sakinleşmeye çalışıyordu genç kız.
Resmen misafirliğe diye geldikleri evin banyosunda kendinden geçirmişti karşısındaki adam.
"İndir beni de kendime çeki düzen vereyim Mahir." derken bir taraftan da elleriyle saçlarını düzeltmeye çalışıyordu.
"Sen hemen nasıl toparlanıyorsun anlamıyorum ki zaten! Olan Bahar'a olsun utansın dursun off!"
Yine dur durak bilmeden hızlı hızlı konuşan kızı yavaşça ayaklarının üzerine bırakan adam kendi kıyafetlerine çeki düzen verdikten sonra kıza döndü.
"Kıyafetinden anlayacaklarını zannetmiyorum ama"
Ayna karşısında kendini toparlayan Bahar adamın lafını yarıda kesmesiyle merakla dönüp baktı.
"Ama?"
Kızın yanına doğru yaklaşıp tişörtünün iliklenmeyen düğmesini kendi elleriyle ilikleyen Hamza Mahir bu sırada konuşmaya devam etti.
"Bu kata gelmemişlerdir umarım."
Cümlenin devamıyla kıpkırmızı olan Bahar adamın imasıyla yerin dibine girmişti.
"Ayy ben ön kapıdan çıkıp gidiyorum Mahir bak vallahi." derken banyo kapısına doğru gitmişti bile.
Kızın haline belli belirsiz sırıtan adam da arkasından onunla birlikte çıkmış elinden tutarak bahçeye doğru götürmüştü.
Millet bahçede oturmuş sohbet ederken gözler gelen çifte çevrildi.
"Abi nerde kaldınız ya biz de size bakmaya geliyorduk."
Lüzumsuzluğu yapan şaşırtıcı bir şekilde Nejat'tı.
"Gelseydin aslanım."
Tabi tek utanan Bahar'dı nasıl olsa! Rezil olduk demiyordu da hala kendinden emin emin konuşuyordu bu adam.
Bunu da yazmıştı ama Bahar biraz önce üzerine gitti diye kendisinden intikam alıyordu Nejat efendi!
Şuan utançtan başını kaldırabiliyor olsaydı öldürücü bakışlarının hedefi olacaktı ama dua etsin ki sesini çıkaramıyordu Bahar.
Hamza Mahir'in oturduğu iki kişilik koltukta hemen yanına otururken ayağındaki ayakkabıları çıkarmış ayaklarını karnına doğru toplamış resmen sinmiş bir şekilde oturuyordu.
Bahar'ın biraz önceki baş kesen hallerinin yerinde yeller estiğini anlayan Yiğit Ali ise hesap sırasının kendisine geldiğini anlamış bir şekilde hiç sesini çıkarmıyordu.
Leyla elinde tepsi kahvelerle gelince dank etti Bahar'a tabii ya kahve yapacaktı değil mi?
Özür dileyen gözlerle kıza bakarken Leyla gülümseyerek verdi Bahar'ın kahvesini de.
İçeriye doğru yöneleceği zaman Hafize hanımın sesi duyuldu.
"Leyla kızım hayırdır nereye?"
Leyla yaşlı kadına doğru dönerek cevap verdi.
"Bir istediğiniz yoksa mutfağa geçeyim ben."
Kızın ürkek halleri konudan oldukça uzak olan Hafize hanımın bile dikkatini çekmişti. Kızcağız her cümlesinde göz altından Nejat'a bakıyor sanki yanlış bir şey demekten çekiniyor gibiydi.
"Yok kızım her şeyi sen düşünmüşsün zaten maşallah pek bir beceriklisin gel otur yanımıza yoruldun akşamdan beri."
Kadının anaç tavrını geri çevirmek istemeyen Leyla onay almak ister gibi tekrar Nejat'a bakınca, Hamza Mahir Bahar'ın kulağına doğru eğilerek sadece kızın duyabileceği bir şekilde konuştu.
"Bak kız nasıl Nejat'ın gözünün içine bakıyor ama sen hey yavrum hey"
Adamın söylediklerine göz deviren Bahar
"Yapana değil yaptırana bakacaksın canım" derken Hamza Mahir'in bir kaşının kalkması üzerine adamı körüklediğini fark ederek sevimlice sırıttı.
"Şaka"
Seslice bir nefes alan adam kızı kendisine doğru biraz daha çekerken "Yapacam ben sana şaka dur sen." diye homurdandı.
Adamın boynuna doğru konuşması üzerine bacaklarını birbirine doğru sımsıkı kapatan Bahar'ın yaptığı hareket Hamza Mahir'in gözünden kaçmamış olacakki sırıtarak önüne döndü.
Gecenin ilerleyen saatlerinde çaylar tatlılar derken vakit epeyce bir geç olmuş Gümüşpala'nın ayaklanmasıyla diğerleri de kalkmak üzere hareketlenmişlerdi.
Bu akşamın belki de en çok memnun olanı Leyla'ydı.
Nejat'ın ailem dediği insanlarla tanışmış hepsini ayrı ayrı çok sevmişti.
Başta Bahar olmak üzere Hafize teyzeyi de çok çabuk benimsemiş zaten tanışık olduğu Yiğit Ali'yle de iyice kaynaşmıştı.
Hamza Mahir'in otoritesinden bir miktar çekinse de mutfakta kendisine samimiyetle yaklaşması üzerine ilk andaki halinden az çok sıyrılmıştı.
Bahar ile sevgili mi yoksa karı koca mı olduklarını tam anlayamamıştı fakat aralarında gözle görülür bağdan çok etkilenmişti.
Bu kadar sert bakışlara ve otoriteye sahip bir adamın gözleri Bahar'ı bulduğu an bakışları yumuşuyor, ruh hali sanki değişiyordu.
Leyla iç çekti acaba onların da böyle bir çift olmasına imkan var mıydı?
Bahar herkese iyi geceler dileyip Leyla'ya sarılmıştı. Orada bulunan herkesin duyabileceği şekilde
"Leyla aynı bahçede oturuyoruz biliyorsun bundan sonra sık sık görüşelim." dedi.
Özellikle mesajı Nejat tarafından çok net alınmıştı.
Hamza Mahir, Nejat'ın omzuna 'yandın sen' der gibi vurarak Bahar'ın elini kavrayıp arabaya doğru ilerledi.
Eve girdiklerinde duş alıp kendisine soğuk gelen odada koşarak yatağa girerken hızlıca Hamza Mahir'e doğru sokuldu.
"Şu odanın derecesini buz gibi soğukta tutturuyorsun ya pes yani!" yüzünü adamın göğsüne gömdüğü için sesi boğuk geliyordu.
Kızı kocaman koluyla çevreleyip kendisine çeken adam alayla söylendi.
"Hadi hadi koynuna girmek için numara yapıyorum demiyosun da."
Bahar başını kaldırıp kendisiyle dalga geçen adamın gülen suratına baktı.
O an dışarıda neredeyse hiç gülmeyen yüzünün bu odada başbaşa kaldıklarında ne kadar çok değiştiğini farketti.
Bu durum Bahar'a kendisini özel hissettirdiği gibi aşık olduğu bu suratsız adamı güldürebiliyor olmaktan dolayı çok mutlu oldu.
"Canım zaten onun için özel bir çaba sarf etmeme gerek yok ki varlığım yeter."
Havalı havalı konuşurken bir anda kendisini adamın altında buluverdi.
Beklenmedik duruma kahkaha atan kızın tam gülüşünün üzerinden öptü adam.
Sonrasında ise aralarındaki tutku kaldığı yerden baş göstermişti.
Sabah yarı kapalı ve henüz birkaç saat uyuyabilmiş olmanın verdiği yorgun gözlerle Hamza Mahir'i yolcu eden Bahar adamın rutin bir şekilde boynunu öpüp çekilmesiyle kapıyı açacağını anladığı için geri çekilecekti ki adamın sesiyle duraksadı.
"Akşamüstüne hazırlan güzelim birkaç gün yokuz."
Anlamayan gözlerle bakarken en sonunda nereye diye sormayı akıledebilmişti.
"Konya'ya gidiyoruz."
Birden gözleri mutlulukla parlarken uyku falan kalmamıştı genç kızda.
"Nasıl yani?"
Hamza Mahir'in elleri Bahar'ın üzerindeki siyah saten geceliğin açıkta bıraktığı bembeyaz gerdanında oyalanıyordu.
"Özledin diye ziyarete gidiyoruz yavrum."
Bahar mutlulukla adama sarılırken Hamza Mahir homurdandı.
"Bahar şu kılıkla daha fazla zorlama beni çık yukarı hadi."
Genç kız gülerek adamın dudağına bir öpücük kondurup koşarak yatak odasına doğru gitti.
Bunun bir teşekkür olduğunu bilen Hamza Mahir ise başını sağa sola sallayarak tebessüm etti sonrasında ise eski ciddiyetine kavuşarak kapıyı açıp dışarıya doğru adımını attı.
Yorumlar
Yorum Gönder