ASYA

Yeşilçam deyince de sensin be Türkan Şoray!

Çiçeği burnunda, gençliğinin baharında henüz filmlerin sinemalarda ilk defa boy gösteriyor iken yaşıyor olsaydım bile sana nostaljik güzel derdim. 

Hem de ne güzel 

Çok güzel

.

Favori Yeşilçam aktristim olmanın yanında favori Yeşilçam filmimin de başrolü olmanı kutlarım seni daha fazla sevemezdim çünkü. 

Evet bildiniz Selvi Boylum Al Yazmalım’dan bahsediyorum. 

Filmi tam olarak anlayıp, idrak ederek izlediğim yıllardan beri yani takriben lise zamanlarımdan bu yana kendime o malum soruyu sorarım.

“İlyas mı Cemşit mi?”

Hiç düşünüp bahaneler uydurmaya fırsat vermeden cevaplarım. Kendimi kandırmaya müsade etmeden.

Bu zamana kadar Asya’nın olgunluğuna erişebilmişliğim henüz olmadı.

Ne bileyim be Asya sahi nasıl başardın bunu?

Kalbinin ritmini değiştiren, ayaklarını yerden kesen, aşık olduğun fakat tüm bunlara rağmen seni terk edip giden adamdan vazgeçip sana emek veren, gerçekten değer veren, sevgi nasıl olurmuş öğreten öteki adamı nasıl seçtin?

Şimdi böyle deyince de doğru şıkkın altına öğretmen nokta koymuş da silmeyi unutmuş gibi oluyor farkındayım.

Ama işte bu test sorusu değil ki mantıklı yoldan gidelim doğru cevaba ulaşalım. 

Bile isteye yanlış şıkkı işaretleyesi geliyor insanın.

Ki sorumun yanlış çıkacağını bile bile kendi doğrumu işaretlemişliğim çoktur. Oldukça başarılı bir öğrenci olduğumu da parantez içinde belirtmek isterim. 

Ne gerek bunun için demirden bir irade mi?

Güçlü kadın olmak böyle bir şey mi?

İçimden bir yerlerde sana kırgınım İlyas’ı seçmediğin için. Ama kendime daha çok kızgınım aniden sorduğum o soruya hala Cemşit diyemediğim için. 

Mesela affetseydin İlyas’ı nasıl bir gelecek bekliyor olurdu seni?

Yine ilk fırsatta eskiye mi dönerdi? 

Tekrar elde edinceye kadar mı olurdu pişmanlıktan ölen o hüzün dolu bakışları?

İnsan gerçekten değişemez mi? 

Çocuklarıyla birlikte sonsuza dek mutlu yaşadılar cümlesi yalnızca aşk romanlarında bir satır sonu mu yada yalnızca filmlerde mi olur?

Peki kabul hadi seçtin Cemşit’i gittin onunla. 

Ne oldu peki sonra Asya? 

Biraz da sonrasını anlat. 

Hep içinde bir ukteyle mi yaşadın?

Gerçekten mutlu olup kahkahalar attığın anlarda birdenbire aklına İlyas mı geliverdi? Gözlerin uzaklara dalıp onu mu aradı? Sessizleştin, içine kapandın o an yok olup gitmek mi istedin? 

Hiç mi merak etmedin nerede, ne yapıyor, o da seni senin onu özlediğin gibi mi özlüyor?

Geceleri rüyalarında mı görüyor?

İlyas'tan vazgeçmek kendinden vazgeçmek gibi hissettirmedi mi?

Yoksa gerçekten zamanla tüm varlığın Cemşit’e mi ait oldu? 

Dingin ve olgun bir sevgi iyi mi geldi? Yaralarını mı sardı?

 Yoksa zamanında duygularının en tepe noktasını gördüğün için hep noksan mı kaldın?

Bir gün dünyanın en mutlu kadınıyken diğer gün yerin dibinde hissetmektense stabil daha az bir mutluluğun güvenli alanını mı tercih ettin?

Biliyor musun belki de kendin için en doğru olanını yapmışsındır ve benim hala liseye giden kalbim bunu kabullenmek istemiyordur. 

Cemşit'in elinden tutup uzaklara giden o Asya'yla dertleşebilsem. 

Öğrensem iyi ki mi yoksa keşke mi…     

                                                          B.

                                                                       

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

GARD

SOKAK LAMBASI